1. Naciye Sultan'ın Enver Paşaya Mektupları
(Tarihi yok)
İki gözüm Enverim!
İki sene İstanbul'da 1 sene Berlin'de. Her an türlü üzüntüyle sensiz geçen günler. Artık biraz insaflı düşünerek nihayet vermek zamanı geldi zannederim.
Fakat çok rica ederim "gel" diye benimle, bu hasta kalbimle eğlenme. Eğer benim mevcudiyetim seni sıkmaz ise gel beni ve anneleri senin başına azîm olan belâ olan bedbaht çocuklarını al götür. Kâmil Bey'in mektubunda sultanı getir diyorlar. Bilmem ki ne dersin? Senin boş zamanında gelirsiniz diye yazmakla bir adım bile yürüyemeyeceğime emin ol efendim.
Ben Kâmil ile değil, senin ile izdivaç ettim. Eğer benimle yaşamak istemiyor isen üzülme efendim, "ben seni istemiyorum, senden bıktım" de, ben de o zaman anlar, senin başından defolur gider; sen de ben de rahat ederiz. İşte yine tekrar ediyorum, eğer benimle yaşamak istiyorsan, beni başkaları himayesinde yaşatma. Ben senden hiç bir şey istemiyorum. Yalnız senin yanında bulunmak, seninle beraber yaşamak istiyorum. Ve kat'ı cevabını sabırsızlıkla bekler, ellerinden öperim.
Naciye
4 Ekim 1913
Lütfkâr Enverciğim,
Etmiş olduğunuz vaade karşı nasıl bir minnet şükranla teşek-kürâtımı beyândan acizim. Bunun için hasıl olan mesrûriyyetimi inşâallah yakın bir zamanda ifâ-yı meserretle kendim anlatacağım. Ah! Enverciğim biliyor musun bu gece ne kadar korktum? Ufak bir neşe ile oturduk, sizi söyleşerek, arkadaşım piyano ben ise keman çalıyor, öyle alem-i şebabet içinde yüzüyor idik. Biri gelip de Hayrettin Ağa'yı sizin çağırdığınızı söyledi. Aman yarabbi nasıl bitâb bir halde şezlongun üzerine kendimi attım. Bilâihtiyâr gözlerimde parlayan acı katreler dökülmeye başladı. Bilmezsiniz ben nasıl bir hallonulmaz bir muamma içindeyim. Çünkü burada birşey vardır. Bizlerin sevdiklerini diğerlerini sevmezler. Onun için edeceğim ufak birşeyi bile gizlerim. Bunu işitirlerse, zavallı beni sevmekten ve bana fedâkârlıktan başka bir günâhı olmayan arkadaşıma lûtf yüzünden kahır göstermiş olacağım. Düşününüz ki, bu da benim için hazin bir felâket ve pek büyük bir üzüntü. Ah! Enverciğim bilmezsiniz bu benim hayat-ı tıflânemin ona bu pederimin edebi buna olan muhabbeti de ah! Muazzam kalbli babacığım. Bir kere de kendisine düşünerek, Seher beni mi istersin sultanı mı demiş. Büyük bir sevinçle bilafütûr beni istediğini söylemiş. Oh! Ne masûmiyyet. Artık düşününüz bu cihetten bana yadigâr. Beni affet. Bütün teessürlerimi, arzularımı anlatarak, sizi üzüyorum. Fakat bir yetiminin azapları, ıstırapları, senin lütfûnla zail olacak. Of! Bugün iftirâk haberiniz öyle mi? Yine ben bütün elemlerimle mi yalnız kalacağım? Enver bilmiş ol ki, eyyâm-ı saadetimizde tabiatın bu nihayetsiz tahassüründen intikam almak için sizi bir kaç gün hapsedeceğim. Evet, evet kalbimde sizi tevkif edecek bir kanun var, o ise muhabbetim.
Emirgan'daki yalıyı beğeniyorsunuz. Bir kere de benim görmekliğimi arzu ediyorsunuz. Madem ki, siz intihâb ettiniz, değil öyle muhteşem bir bina mahzen olsa kabul ederim. Sizinle bulunacağım bir mevki kalbime cennet kadar safa bahşeder. Benim istikbâlim, sizin rahatınızla temin olacak. İntizar iki senelik bu acı zulmün hatırat-ı elîmemizin o kanlı günleri elan nazarımda titreşiyor Enverciğim. Sen vatanın için fedâ-yı cana müheyya bir kahramansın. Tam şerefinle. Bin yaşa ve fakat harb ah! Yarab, bu vahşi kelime öldürmeye kâfi bir hançer oldu. Zarar yok sizin için çektiğim helecana razı olmayacak kadar gönlüm zayıf değildir. Biraz da suallerime cevap veriniz.
Sulh ne zaman imzalanacak? Bu zavallı millet ne zaman âsûde bir hayatla yaşayacak. Yarabbi azmetinden temenni ettiğimiz bir arzuya bizi muvaffak eyle. Diğer fransızca mektuba gelince, ben bunu lâtîfe tarzında yazdım; size vicdanım kadar emniyet-i kâmilem vardır. Bir zaman böyle hisli sözlerle sizi müteessir etmek istemem.
Annem bugün söylediğiniz eve bakmaya gitti. Başka bir gün ben de gideceğim.
Naciye
2 Kasım 1913
Enver'ciğim,
İstirhamlarınız beni üzmekten başka işe yaramıyor. Eğer hür, serbest bir hayat içinde yaşamış olsam sizin en ufak bir arzunuzu kendime büyük bir vazife ittihâz ederim. Biliyorsunuz ki, teşerrüfümüz kolaylıkla vücut bulmuyor. Eğer yekdiğerimizi görmek için acele ediyor isek yakın zamanda cemiyetimizin husulü için Cenâb-ı hakka müracaat edelim. Aradaki mesafenin tenakus etmesi bizim gayretimize merbuttur. İşte bunun için çalışalım. Nişantaşın'na gittiniz öyle mi? Orada semâlardan, beldelerden kopup gelen hafif rüzgar beni size fısıldamadı mı? Of! Mümkün olsa bu zamanlara vasıl olmak için ömrümü kısaltacağım.
Ya Rabbi! Ne yürümez günler, ne bitmez aylar. Enver'ciğim orada sizden bir şey isteyeceğim ve istirhamımı kabul edecek misiniz? Of! Hayır mı diyorsunuz? Öyle ise söylemem. Yok öyle demedim, yanlış anladın. Naciye'ciğim peki diyorum. İstirhamın nedir? Söyle. İşte sâmianda çınlayan bu rûhnevâz sadânın verdiği bir cüretle söyleyeceğim. Size edeceğim bir istirham, bu bedbaht Naciye'yi mes'ut yaşatmak için bir muhabbet bu kadar.
Hissiyatımı müfekkiremi parçalayan bir kuvvet beni zebûn etti. Ne piyano ne de sevgili derslerim. Gözümde hiç bir şey yok. Hattâ Madam Vernel'imi yukarda yalnız bırakarak size bu kağıdı yazıyorum.
Bana darılınız. Yoksa ilerde bir hissiz cahil kızla yaşamak pek müşkil olur. Belki ettiğiniz bir arzudan nedamet edersiniz değil mi?
Naciye
10 Aralık 1913
Muazzam Enver!
Bu lütuf cenâb-ı hakkın büyüklüğünden başka birşey değildir. Binlerce hamdolsun Enver. Zavallı ben, sevgimi babamın gaybubetinden sonra sürürün ne demek olduğunu unutmuş idim.
Bugün bütün dünya nisyân-ı ebediyete bırakmak istediğim sevinşerimi bana ihtar ediyor.
Enver, bu 10 günlük âvâze-i teessürümden insanlar bîzâr olduğu gibi, belki melekler de tacîz olarak benim gibi deryâ-yı küdû-rette müstagrak olan bir bîkes kulunu salih-i selamete çıkarmasını cenâb-ı rabbülaleminden temenni etmişler ki, ben bu meydan-ı felâketten kurtuldum.
Ah Enver! Kalbime dehşet veren bu gitmek lâfzının tekrarından bile korkuyorum. Fakat gitmeyeceksin, büsbütün benimle beraber kalacaksın değil mi? Yarabbi bugün verdiğin meserrete ne suretle teşekkür edeyim. Enver her an kalbime siklet veren bu giryân gecesini. Şimdi bu handan gönlüme âhengdâr bir musikî gibi neşe veriyor da bütün cihan senin varlığınla beni tebrik ediyor zannederek en müthiş bir şamatayı ile dinlemek istiyorum.
Enver artık müsaade et de memâta mahkûm ettiğim hayatımı kurtarmaya çalışayım. Çünkü onu senin saadetine hasretmeye mecburum.
Enverciğim, bunu bir evvel ben size istirham edecektim. Avrupa'dan meşhur müstaid bir doktor gelsin de burada sizi tedavi etsin diye, fakat belki sizin için fena bir netice hasıl eder diye yazmaya cesaret edemedim. Fakat gönlümde daima arzu var idi.
Allaha şükür buna da muvaffak oldum. Enver zannedersem bunda Talat Bey'in gayreti pek çok. Cenâb-ı hakk kendilerini de arzularına muvaffakiyetle bütün âlâm-ı ekdârdan masun, mahfuz, buyursun. Enver'ciğim inanmayarak pek çok yemin ettim. Allahaşkına tasadduk et. Ben de edeceğim. Gönlünü rahat tut. Görüşmemiz için üzülme. Ona muvaffak oluruz. Gezmeye çıkma.
Enver eğer gider de benden saklar isen, billahi beni son derece gücendirmiş olursun.
Dün göndermiş olduğunuz resme binlerce teşekkür ederim.
Naciye
2 Ocak 1920
Kıymettar Enverciğim!
Mektubunu göz yaşlarımla belki bin defa okudum, fakat ne yazayım. Ah! Biliyorum bu mağmum satırlarımla seni müteessir etmekten başka hiçbir şey yapmayacağım. Enver sana gelebilmek için Allahtan başka bana yardım edecek, acıyacak hiç kimsem yok. Hatta Allah bile bana merhamet etmiyor. Of! Enver artık bana acı sensiz yaşamak bu zavallı Naciye için gayr-ı kaabil hem İstanbul'da bu riyâkar insanlar içinde bana bundan fazla azab çektirtme. Söyle Enver Allahaşkına sana kavuşmak için ne yapayım?
Doktorlar hastadır diye rapor verdikleri halde bana izin vermiyorlar. Bu hain İngilizler beni ölüme mahkum ediyorlar. Oh! Enver bütün bu hareketleri yaptıran o amıcam olacak hain adamdır. (Vahideddin'den bahseder.). Fakat olsun ben müteessir değilim. Senin varlığın bana bütün acılarımı unutturuyor. Senin selâmetin, afiyetin için her an Allah'ıma yalvarıyorum. Of! Sevgili Enver mini mini yavrularını görsen ne kadar seveceksin. Hele Mahpeyker, o bedbaht çocuk nineciğim babam nerede diye resmini öpüyor. Eğer sana getirir isem hiç yaramazlık yapmayacağına bana yalvararak söylüyor. Oh! Enver böyle her an damla damla can acısı çekmektense ölmek menfur riyâkar insanlardan kurtulmak bin kere tercih ederim. Fakat hayır Enver! Hayır ben ölmek istemiyorum. Seninle bu acı günlerimizden intikam alarak, uzun seneler mesut, bahtiyar yaşayacağız, değil mi Enverim? Enverciğim, Kâmil Bey fedakâr kardeşin, bizim için ne kadar fedâkârâne çalışıyor, bütün işleri kendi görüyor ve beni yalancı mürâtler elinden kurtardı. Zavallı, insanların bu kadar fena kalpli olduğuna inanmıyor. Her an bana senden bahsederek ve kitab okuyarak bu felâketli günlerimi geçirmeye çalışıyor. Cidden kendisine minnetarım. Enverim! Bana daima uzun mektuplar yaz, resimlerini gönder. Ben de hiç olmazsa onlarla biraz müteselli olayım. Oh! Bugün hava ne güzel, ne olur Allah'ım senin yanında olsaydım, inşâallah o zamanlar da gelecek değil mi Enverim? Yoksa ben sensiz yaşayamam, ölürüm. Sana gelebilmek için her şey yapacağım. Hatta Allah'ıma bile isyan edeceğim. Beni Enver'imden ayırabilecek dünya yüzünde hiç bir kuvvet tasavvur edemem. Seni Allah'ımın birliğine emânet eder, yavrularımla beraber güzel ellerinden tekrar tekrar öperim sevgili Enverciğim.
Naciye
Kaynak: Turan orduları başkomutanı Enver Paşa - Tolga Savaş ( Sayfa: 331-336)
Yorumlar
Yorum Gönder